Kendini grafik tasarımcı ve sanatçı olarak tanımlayan Vahit Tuna, Türkiye’deki belli başlı pek çok sanat yayını ve sanatçı kitabının tasarımını üstlenmiş bir isim. Birbirinden ayırmadığı sanat ve tasarımın yanı sıra farklı mekânlara taşınabilen ‘‘Masa’’ adlı bir sanat inisiyatifinin kurucusu, blog yazarı ve müzisyen olarak çok yönlü bir kültür-sanat insanı olduğu söylenebilir. Çeşitli sanat etkinlikleri ve dans performansları için müzik ve ses düzenlemesi yapan Tuna, sanatsal projelerinde de sesi belirleyici unsurlardan biri olarak kullanır. Fotoğraf, grafik, video ve yerleştirmelerinde genel olarak alışılagelmişi yapıbozuma uğratarak sorgulayıp, sorgulatmayı hedefler. Küresel sanat tarihinin başyapıtlarından pop ikonlarına kadar geniş bir referans havuzuna başvuran sanatçı; statüko kavramı, toplumsal normlar, milliyetçi refleksler, iktidar sorunsalı ve medya başta olmak üzere; iktidarın çeşitli propaganda aygıtları, ifade özgürlüğü, algı yönetimi gibi konuları kendine has bir estetikle yorumlar. Her zaman ince bir anlam ve eleştiri içeren yapıtlarının ilk bakışta basit, renkli ve hatta sevimli görünmesinin sebebi, üslubundaki muzip ve oyuncu yandır. Böylece, gündelik durum ve araçların örtük anlam ve işlevlerini yabancılaştırma yoluyla izleyiciye çağrıştırabilir; örneğin sıradan bir paspas, ekmek, kot pantolon veya kum torbası kullanarak toplumun belli bir dönemdeki kültürel ve siyasal kodlarını deşifre edebilir. Yapıtlarında gerektiğinde kendine ait bir temsili tercih eden Tuna, kendi üzerinden sanatçı ve birey kimliğini absürtleştirme veya anlamlandırma yoluna gider.
Sanatçı 2008 yapımı “Sunshine” adlı yerleştirmesinde de kendi figürünü kullanır. Vahit Tuna olduğunu anladığımız kilden bir erkek biblosu bir kum tepesinin üstünde oturur. Gündelik kıyafetleri içinde ellerini dizlerine kavuşturmuş, bir tepeden ufka bakar. Oysa bakıp durduğu yerde güneş yerine, parlayan, altın renkli bir megafon görülür. Megafondan çıkan tekrar halindeki buyurgan seslerin titreşimleri, kum yığının ön tarafını aşındırmıştır. Bu aşınma iktidarın gücünü ve yıpratıcı yanını temsil ederken, ses ve müziğin baskı ve iktidar aygıtı olarak kullanımına da işaret eder. Ne de olsa, bir ses kaynağı olarak megafon, seçim propagandalarından kitlesel anonslara kadar siyasal iktidarı temsil eden araçlardan biridir. Bir yere gitmeden güneşi seyretmeye devam eden ama bir direnç de göstermeyen figür üzerinden bireyin ya da sanatçının edilgin direnişi okunabilir. Melankolik bir yönü olan “Sunshine”, yalnızlık hissi kadar, herhangi bir iktidar karşısında kendini koruma, soyutlama ya da sadece olan biteni izleyen tarafa ait olma arzusunu da çağrıştırır. Vahit Tuna’nın 2011’de Depo’daki kişisel sergisinin başlığı için yazdıklarına bu çalışma için de yer vermek gerekir: “Hep seyirciyiz zaten, hep seyirci olmak için biletleri kapıştık, artık seyredecek daha fazla ‘şey’ var ve biletler tükenmek bilmiyor…”
Yerleştirme
Sesli yerleştirme
-
İstanbul Modern Sanat Müzesi Koleksiyonu
Genç Modern fonuyla koleksiyona kazandırılmıştır.