Burhan Doğançay ilk sanat eğitimini babası ressam Adil Doğançay ve Arif Kaptan’dan alır. Ankara Üniversitesi’nde aldığı hukuk eğitimi ve 1955’te Paris’te tamamladığı ekonomi doktorasının yanı sıra, sanat eğitimi ve uygulamalarını da sürdürür.
Burhan Doğançay’ın sanatı “insan izleri”nden yola çıkar, onları tuvalinde yineler, sonra da o izleri yaratan insanlardan biri gibi müdahaleler yapar. Onu kent duvarlarına çeken, oradaki kat kat insan izleri, farklı toplum katmanlarından insanların farklı malzeme ve yöntemlerle topluma ilettikleri mesajlar ve tüm bu imgelerin zaman ve doğa tarafından yıpratılmasından beklenilmedik etkiler doğmasıdır. Markaların ilanları, politik afişler, halkın ve grafiti sanatçılarının katkıları, sansürleyici kapatmalar kent duvarlarının görünümlerini sürekli değiştirir. Doğançay’ı cezbeden, sokaktaki birey, kurulu düzenin kurumları ve doğa ile kentin fiziki yapısı arasındaki bu çatışma ve iletişim çabası olmalıdır. Bu nedenle onun sanatı soyut yerine, “duygusal, sosyal ve politik” olarak nitelendirilebilir.
Çalışmalarında toplumların kentle olan ilişkilerinin doğrudan yansıdığı duvarlardan yola çıkan Doğançay’ın “Koniler” dizisinin “Mavi Senfoni” ve “Mimar Sinan” adlı resimleriyle birlikte en yetkin üç örneğinden birisi, “Muhteşem Çağ”dır. Üçü ilk defa yan yana 1. İstanbul Bienali’nde yer almıştır. Osmanlı geleneksel sanatları ve padişahlarına ilişkin imgelerin yer aldığı dergi ve gazete sayfaları kullanan sanatçı, hareketli ve dokulu bir yüzey kompozisyonu oluşturur.
Resim
Tuval üzerine akrilik, guaj, kolaj ve fümaj
162 x 361 x 9 cm
İstanbul Modern Sanat Müzesi Koleksiyonu
Eczacıbaşı Topluluğu Bağışı