ART IN THE AUDITORIUM
25 Kasım – 28 Kasım
Whitechapel Sanat Galerisi tarafından düzenlenen çağdaş video etkinliği Art In the Auditorium ikinci seçkisiyle İstanbul Modern Sinema’da!
Kutluğ Ataman’ın yapım şirketi Saatleri Ayarlama Enstitüsü ile ortak gerçekleşen etkinlikte altı sanatçının güncel üretimleri bir araya geliyor: Patrizio Di Massimo, Lars Laumann, Ursula Mayer, Charly Nijensohn, Nova Paul, Aïda Ruilova.
Lars Laumann: Berlinmuren
2008, 23’56”
Soyadı ‘Berlin Duvarı’ anlamına gelen İsveçli Eija-Riitta Berliner-Mauer (54), kendisine 'objectum-sexuality' (obje cinselliği) teşhisi konulmasının ardından 1979 yılında Berlin Duvarı’yla evlendiğini açıklamıştı. Laumann, bu belgesel videoda Berliner-Mauer’in konuşmalarını sunarak öyküsünü anlatmasına izin veriyor.
Patrizio Di Massimo: Oae
2009,13’17”
Libya’daki İtalyan sömürgesi dönemine uzanan hem gerçek, hem metaforik bir yolculuk sunan Oae, arşiv görüntülerini Libya’daki faşist rejimden esinlenerek kurgulanmış sinematografik kurmacayla buluşturuyor. Film, 1981 yapımı “Lion of the Desert” isimli filmden parçalarla gündelik hayat görüntülerinin tuhaf bir bileşimi.
Ursula Mayer: Interiors
2006, 3’10”
Avusturyalı sanatçı, kahramanı olan kadınları ikonik mimari görüntülerin ve kültürel tarihin izleri önünde görüntülüyor. Tek renkliden renkli tablolara geçen, erotik hareketlerden heykel pozlarına giden video, mekân ve zaman kavramlarını yeniden kurguluyor.
Aïda Ruilova: Two-timers
2008, 2’40”
Sanatçının bu ilk siyah-beyaz filminde olaylar yavaş ilerliyor. Karakterlere odaklanmak için zaman tanıyan filmde siyah bir suyla çevrelenmiş bir kadın ve bir sıçan var. Bu görüntülere esrarengiz ve soyut bir duygu katan dış ses, takımyıldızlarıyla ilgili tekinsiz sözler aktarıyor.
Charly Nijensohn: Dead Forest2009, 4’48”
Arjantin’den insan ve doğa ilişkisine dair performansa dayalı bir video. İnsan figürü ve çevresindeki mekânla olan ilişki, modern yaşamımızın yansıması olarak algılanabilecek akışkan bir evren temsilinden, eko-sisteminin dönüşümüne kadar bir dizi farklı katmanda okunabilir.
Nova Paul: Pink and White Terraces
2006, 8’33”
Orijinalinde 16 mm olarak çekilmiş film, kamusal alanların, mahalli çevrelerin ne kadar hassas bir dengede inşa edildiğini yansıtıyor. Özel bir renk ayrıştırma tekniği kullanarak hiç bir mekânın sabit, değişmez olmadığını hatırlatıyor. Film, adını Yeni Zelanda’da jeotermal bir adadan alıyor.