Kurmacayla Gerçek Arasında

Kurmacayla Gerçek Arasında

İstanbul Modern’de düzenlenen "Kurmacayla Gerçek Arasında" başlıklı 5. Video Programı, Magnum Fotoğraflarıyla Türkiye sergisiyle eşzamanlı olarak sunulmaktadır. Simone Aaberg Kaern (Danimarka), Narda Alvarado (Bolivya), Esra Ersen (Türkiye) ve Johan Grimonprez’in (Belçika) video çalışmaları, toplumsal gerçeklikleri belgelemeye çalışırken onları nasıl algıladığımız ve ele aldığımız üzerine düşünmektedirler. Gerçekliği belgelemenin, ona müdahale etmemenin bir yolu olduğu düşünülebilir, ancak günümüzde bilgi aktarımında nesnelliğin olduğuna inanmaktan çok uzaktayız. Hepimiz, gerçekliği okumanın ve anlamanın kendimize özgü yollarını tanımlıyoruz. O zaman, belge nedir? Sanatın kesinliği temsil etmesi olası mıdır? Gerçek sadece bağlama mı bağlıdır? Gerçeklik sadece gözlemlenebilir mi? Yoksa gözlem mi gerçekliği üretmekte? Seçilen sanatçılar ve projeler, fotoğraf ve video görüntülerinin niyetleri ve statüleri hakkında bu ve bunun gibi soruları ortaya atmakta ve onları gerçekliğin asıl kanıtları olarak görüşümüzü sorgulamaktadırlar.

"Kurmacayla Gerçek Arasında" fotografik ve belgesel görüntülerin, gerçekliği birebir yansıttıklarına ilişkin inancımızı sorgular; farklı "Tarihler"in inşa edildiği zemin üzerine ve yazarların gerçekliği ve gerçeklik algımızı nasıl değiştirdikleri üzerine düşünmemiz için bir fırsat sunar.

Küratör: Rosa Martínez

Simone Aaberg Kaern
1001 Gece, 2002


Simone Aaberg Kaern, Aralık 2002’de, uçuş ehliyetini aldıktan kısa bir süre sonra, kendi kullandığı 40 yıllık Piper Colt uçağıyla Kabil havaalanına iniş yaptı. Amacı, pilot olmak isteyen 16 yaşındaki Kabilli bir genç kızı (Farial) bulmaktı. 1969 yılında Danimarka, Kopenhag’da doğan Simone Aaberg Kaern, önceki yapıtlarında, II. Dünya Savaşı’nda savaş pilotu olan kadınlar üzerine çalışmıştı. Farial’ın pilot olma isteği sanatçıya bu kadınları hatırlatmıştı ve genç kıza uçak kullanmayı öğretmeye ve sonra da Kabil üzerinde uçmasına izin vermeye karar vermişti.

Bundan on yıl önce, Donald Rumsfeld, Dick Cheney ve Paul Wolfowitz, karada olan her şeyi kontrol etmek için hava sahasına hükmetmenin avantajlarını açıklayan Space Power Theory’yi (Uzay İktidarı Teorisi) sunmuşlardı. Binbir Gece, özellikle 11 Eylül’den sonra bile, herkesin istediği zaman istediği yere uçma özgürlüğüne sahip olduğunun altını çiziyor.

Narda Alvarado
Zeytin Yeşili, 2003


Narda Alvarado’nun Zeytin Yeşili adlı video performansında, düzen bekçileri, otoritelerini ve güçlerini kullanarak, gözetmeleri gereken yasaları, ironik, anarşist ve kaotik bir eylemde bulunmak amacıyla ihlal ediyorlar. Sabrı taşmış, zaman zaman histerikleşmiş ve şaşırmış sürücülerin gözleri önünde, çok sayıda trafik polisi, bir adet zeytini tadını çıkara çıkara yemek için Le Paz’ın ana caddelerinden biri olan Avenida Roma’yı mükemmel derecede düzenli bir biçimde kapatıyorlar. "Zeytin yeşili" burada sadece zeytinin rengini değil Bolivya polisini de simgeliyor. Bizzat sanatçı tarafından düzenlenen bu performans, gerçekliğin bildik ritminin, sanatçının imgelemiyle nasıl altüst edilebileceğini gösteriyor.

Mimarlık eğitimi alan Narda Alvarado (La Paz, Bolivya, 1975) toplumsal, siyasal ve ekonomik buhran ortamlarında sanatın anlamını ve kullanımını, farklı sanatsal araçlar kullanarak, şiirsel yollardan keşfediyor.

Esra Ersen
İsveççe Konuşabilseydin…, 2001


Esra Ersen’in yapıtı, toplumsal davranışı, kimliklerin ulusal, kültürel ve dilsel sınırlar üzerinden şekillenişini ve dönüşümünü ele alıyor. Ersen, fotoğraf, video ve yerleştirmeler gerçekleştirse de, araştırmalarını somutlaştırmak için eylemlerini genellikle belirli mekânlarda gerçekleştiriyor.

2001 yılında, Stockholm’de yabancılar için İsveççe kursuna katılan Ersen (Ankara, Türkiye, 1972) diğer katılımcılardan "İsveççe konuşabilselerdi ne söyleyeceklerini" kendi dillerinde yazmalarını istemiş. Cevaplar siyasal bildirimlerden duygusal boşalımlara kadar farklılık gösteren bir yelpazedeymiş. Bu cümleler sonra İsveççe’ye çevrilmiş ve katılımcılar, yanlarında seslendirmelerini sürekli düzelten bir öğretmenle birlikte, kendi yazdıkları cümleleri okurken videoya kaydedilmişler. Bu çalışma çevirinin tuzaklarını ve yeni bir ülkede yaşamaya başlayan insanların karşılaştığı zorlukları göz önüne seriyor.

Johan Grimonprez
T-A-R-İ-H Yaz, 1997


T-A-R-İ-H Yaz, 1960-1990 yılları arasında gerçekleşen uçak kaçırma olaylarını konu alan bir belgesel biçiminde sunulan bir video filmi. Yönetmen Johan Grimonprez (Trinidad, 1962) nihai felaketi görme arzumuzun temelindeki suç ortaklığını gözler önüne sererken, romantik ve devrimci hava korsanı karakterinin arkasındaki siyasal ideolojiyi araştırıyor. Sonuçta ortaya, röportaj sahnelerini bilimkurgu filmlerinden alınma klipler, arşiv görüntüleri ve sanatçının yeniden düzenleyip filme çektiği sahnelerle bir araya getiren, fotografik, elektronik ve dijital görüntülerin bir montajı çıkıyor. David Shea’nın, Don DeLillo’nun Beyaz Gürültü ve Mao II’sinden yapılan alıntılarla sesleri bir araya getirdiği film müziğinin arka planında ise 70’lerin disko parçaları var.

Bu yapıt, medya teşhirciliğini suçluyor ve görüntülerin duygularımız, bilgimiz ve belleğimiz üzerindeki etkilerini tespit etmeye çalışıyor. Aynı zamanda, elbette, "Tarih" ve tarihin nasıl yapılandırıldığı ve ne olabileceği soruları üzerinde de duruyor.