Aşk ve Politika, Sessiz Bir Perdeden
13 Aralık 2007–6 Nisan 2008

Aşk ve Politika, Sessiz Bir Perdeden

Alessandro Pessoli, Hiraki Sawa, Boyd Webb ve Saskia Olde Wolbers’in video yapıtlarının yer aldığı program "aşk ve politika" temasını sorguladı. Programın alt başlığı "Sessiz Bir Perdeden"; çünkü söz konusu temalar, genellikle bu konularda alışık olduğumuzun tersine, debdebeli, gürültücü bir havayla değil, tam tersine, alçakgönüllü ve sessiz bir yaklaşımla ele alındılar. Videolar basit bir teknolojiyle ve az sayıda araç kullanılarak çekilirken; her sanatçı, kendi çalışmasıyla izleyicilerde yüksek bir duygulanım yaratmayı amaçladı.

Programda yer alan videoların tümü de güçlü bir resim kalitesine sahip olmakla birlikte Alessandro Pessoli her şeyden önce bir ressam ve Boyd Webb de en çok fotoğraflarıyla tanınır. Sanatçılar, hatasız bir yapısal, kurgusal ve anlatısal akış ile izleyicilere dört farklı aşk ve politika yorumu sundular: alışılmadık (Boyd Webb), heybetli (Hiraki Sawa), lirik (Saskia Olde Wolbers) ve nihayet derin bir şekilde duygusal (Alessandro Pessoli). Aşk ve Politika video programı, Cihat Burak Retrospektifi’ne eşlik etti ve sanatçının karmaşık resimsel dünyasının görsel bir kontrpuanı işlevini gördü.

Alessandro Pessoli
Alessandro Pessoli (Cervia, İtalya, 1963) genel olarak suluboya ve yağlıboya teknikleriyle çalışıyor. Sanatçı, Avrupa’da ve A.B.D’de, aralarında Londra Chisenhale Gallery (2005), Dallas Southern Methodist University Meadows Museum (2004) ve Roma’daki MAXXI’de (2003) gerçekleştirdiği sergilerin de bulunduğu birçok kişisel sergi açtı. Pessoli’nin yapıtı, bireyin psikolojisini ve bilinçaltının karanlık yönlerini araştırmaktadır. Bilinçaltının devinimlerinin görsel bir karşılığını ortaya çıkaran hızlı devinimlere olanak tanıyan suluboyayı temel aracı olarak kullanır.

Pessoli, Caligola (1998-2000) adlı yapıtında, Roma İmparatorluğu’nun düşüşünü ve halk gösterilerine, özellikle de atlara düşkün dalavereci ve zalim genç Hükümdar Caligula karakterini ima eden karanlık bir yeraltı dünyası yaratabilmek amacıyla, 4800 suluboyayı bir araya getirir. Pessoli’nin çalışmasında, cennet, cehennem, yaşam ve ölüm temalarını, sürekli olarak nabız gibi atan bir müzik eşliğinde keşfeden, Goya atmosferini andıran, bağlantısız ve birbirlerinden farklı vinyetler yer almaktadır. Animasyonun resimsel ve dekoratif dokunuşu, izleyicileri ekrana ve sonuna kadar acı ve mücadeleyle dolu, baştan çıkarıcı ve başkalaştırıcı suluboyalara adeta çivilemeyi başarır.

Hiraki Sawa
Hiraki Sawa (Ishikawa, Japonya, 1977) halen Londra’da yaşıyor ve çalışıyor. Londra’daki Slade School of Fine Arts, University College’da heykel eğitimi alan sanatçı, aralarında 2003 yılındaki Lyon Bienali ve 2005 yılındaki Yokohama Trienali’nin de bulunduğu pek çok uluslararası sergiye katıldı. Sawa’nın yapıtı, göç ve küreselleşme temalarını ve bireyin bu olgulara yönelik tepkilerini araştırmaktadır. Yapıtları, günümüz video sanatçıları arasında ender bulunan ve uygulamadaki zarafetle ağırbaşlı bir ruhsallığın karışımı olan biçimsel bir yaklaşıma sahiptir.

Mesken (2002) Londra’ya özgü sıradan bir tuğla duvarlı binadaki bir dairenin görüntüsüyle başlıyor. Bu dış çekimin hemen ardından, kamera merdivenlerden ilerliyor ve karşıdaki kapıdan içeri giriyor. Siyah-beyaz film, bir odadan diğerine uçan oyuncak uçakların görüntüleriyle yavaş yavaş dolan sıkışık bir alana odaklanıyor. Video, yaklaşmakta olan tehlike ve muhtemel bir kaza beklentisinden kaynaklanan askıda kalma duygusunu çok güçlü bir şekilde veriyor.

11 Eylül’den sonra, uçaklarla dolu gökyüzü imgesi uğursuz bir önsezi hissi taşımakta; Sawa’nın videosu da, yavaşça uçan maket uçaklar tarafından ihlal edilen bir iç mekândaki aykırılığı gözler önüne sererek söz konusu hissin altını çiziyor. Mesken’in sahneleme anlayışı, izleyiciyi, hem klostrofobik hem de oyuncak uçakların ölçekleri dolayısıyla genişlemiş gibi görünen kapalı bir mekâna hapsediyor. Sanatçı, bu yapıtıyla, en mahrem sığınaklarımızda bile bize ulaşmayı başaran küresel dünyanın varlığını gösteriyor.

Boyd Webb
Boyd Webb (Christchurch, Yeni Zelanda, 1947) yapıtlarını 1978 ve 1987 yıllarında Londra’daki Whitechapel Art Gallery’de, 1990 yılında Washington DC’deki Hirshhorn Museum’da ve 1995 yılında Yeni Zelanda’daki Auckland Art Gallery’de geniş bir şekilde sergiledi. Kurgulanmış fotoğraf "tür"ünün en eski uygulayıcılarından biri olan ve özellikle bu çalışmalarıyla tanınan Webb, aynı zamanda, yaşama yönelik gizemli yaklaşımıyla dikkat çeken 3 kısa film gerçekleştirmiştir: Boyd Webb’den Sahneler ve Şarkılar (1984); Aşk Hikâyesi (1996) ve At ve Köpek (2002).

Hayward Gallery’de açılan ve sinema sanatının Londra’daki 100. yılını kutlayan Spellbound sergisi için sipariş edilmiş bir çalışma olan Aşk Hikâyesi (1996), bir sinemada karşılaşıp birbirlerine âşık olan iki patlamış mısır tohumunun ilişkisini anlatmaktadır: film deneyimini, bir sinema salonundaki en alakasız şeyin bakış açısından dile getirmektedir. İlk platonik bakışmalarından ve bir dizi tuhaf maceradan sonra, tohumlar en sonunda birbirlerine kavuşmayı başarırlar. Webb’in nesnelere antropomorfik nitelikler kazandırma konusundaki yatkınlığını çok açık bir şekilde gösteren ve son derece popüler olan bu film, aynı zamanda, sanatçının fotoğraf çalışmalarının büyüleyici ve rahatsız edici niteliklerinin de altını çiziyor.

Saskia Olde Wolbers
Saskia Olde Wolbers (Breda, Hollanda, 1971) halen Londra’da yaşıyor ve çalışıyor. 2004 yılında, Londra’daki ICA’nın "Beck’s Futures Award" ödülünü kazanan sanatçı, aralarında Montreal’deki Musée d’art contemporain (2007), Londra’daki South London Gallery (2005) ve Cenevre’deki Centre d’art contemporain’in (2000) de bulunduğu birçok mekânda yapıtlarını sergilemiştir.

Sanatçı videolarını gerçekleştirirken genellikle gazetelerde okuduğu gündelik hayattan haberlerden ve öykülerden ilham almaktadır. Bu tarz bir hikâyeyi çıkış noktası olarak kullanan sanatçı, bunun üzerine, dış sesle anlatılan karmaşık masallar inşa eder; kamera da bu sırada dolambaçlı bir şekilde, anlatılara eşlik eden görsel bir ritimle, hazırlanmış sahneleri incelemektedir. Hikâyelerinde canlandırılan ve yalnızca ses olarak temsil edilen kurmaca karakterler, günümüzün politika ve aşka yönelik eğilimlerinin ağına düşürülmüşlerdir ve insan ilişkilerinin dinamiklerini, umutlarını ve düzenbazlıklarını keşfederler.

Fragman’ın (2005) seti de, tüm videolarında olduğu gibi sanatçı tarafından tasarlanmış ve inşa edilmiştir. Bu çalışmanın ne kadar uzun bir süreç olduğu, sanatçının, dilbilimsel açıdan hatasız ve edebiyatın önemli kısa hikâye örneklerinin gücüne sahip metinleri üzerinde çalıştığı aşırı uzun sürelerden de anlaşılmaktadır. Fragman anne babasının, 30’lu yıllarda, birlikte oynadıkları ilk filmlerinin çekimleri sırasında cengelde kaybolan yardımcı oyuncular olduklarını öğrenen bir adamın hikâyesini anlatıyor. Anlatıcı, zamanını, ikinci sınıf bir sinemada siyah-beyaz filmler izleyerek geçiriyor; anne babasını bir an bile olsa görebilmeyi ve bu unutulmuş hikâyeyle birlikte, ruhunun duygusal yıkıntılarını yeniden inşa etmeyi ümit ediyor.