Sessiz Direniş

Sessiz Direniş

İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi, Rus Fotoğrafının "Resimsel" çalışmalarının en seçkin örnekleri sergiliyor.

"SESSİZ DİRENİŞ"ten günümüze ulaşanlar...

İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi, Resimsellik (Pictorialism) anlayışının Rus fotoğrafındaki şiirsel yapıtlarıyla, 20.yüzyılın ilk yarısına farklı bir ışık tutan "SESSİZ DİRENİŞ - Rus Fotoğrafında Resimsellik" sergisine ev sahipliği yapıyor.

Küratörlüğünü Moskova Fotoğraf Evi Müzesi Direktörü Olga Sviblova’nın üstlendiği "SESSİZ DİRENİŞ - Rus Fotoğrafında Resimsellik" sergisi, Rusya’da 1990’ların ortalarında "yeniden keşfedilen", aynı dönemde yaşamış, birbirlerinden etkilenmiş bir dizi sanatçının yapıtlarıyla 20. yüzyılın başlarındaki Rus sanatının gelişimi ve ülkenin kültürel tarihinden bir kesit sunacak. Sergide aralarında Alexander Rodchenko, Sergei Lobovikov, Alexander Grinberg, Yuri Yeremin ve Aleksei Mazurin’in de bulunduğu ünlü 18 Rus fotoğrafçının, 1898’lerden 1940’lara uzanan süreçteki üretimlerinden toplam 194 adet orijinal baskısı (vintage print) ile dönemin en seçkin yapıtları sergilenecek. 13 Şubat’ta İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi’nde açılacak olan "SESSİZ DİRENİŞ - Rus Fotoğrafında Resimsellik" sergisi 25 Mayıs’a dek sürecek.

Resimsellik akımının (Pictorialism) temsilcileri, estetiğin, fotoğrafın uyum ve dengesinin önemini vurgulayarak, ışığın her türlü oyununu, değişik tekniklerle yumuşak tonlamaları kullanıp, dramatik ve şiirsel çalışmalar yaratırlar. Kişisel ifade biçimleri, yetenekleri ve bakış açılarıyla fotoğrafa yeni bir kişilik ve gerçeklik kazandırmaya çalışan Resimselciler, gerçek sanatın amacının gerçeğin ve doğanın yeniden üretilmesi olduğu görüşünü savunurlar. Resmin estetik ve görsel özelliklerini kullanan Resimsellik akımında, gerçek görüntülerden yola çıkarak fotografik öğeler ve resimsel ifadeler arasında yaratılan uyum, çekim ve baskı aşamasında kullanılan teknik ve estetik müdahale yöntemleri, resimsel ifadeyi güçlendirir.

Rus resimsel fotoğrafının ustaları, Ekim Devrimi’nden sonra, 1920’lerde yönetimin zulüm ve baskısı altında kaldılar. Kişisel varoluşlarını ve estetik deneyimlerini ifade etmeyi arzulayan Resimsel akımın temsilcileri, burjuva ideolojisinin destekçileri, "idealist-bireyciler" ve devrim-öncesi yaşam tarzının savunucuları olmakla, "Turgenyev’in duygusallığı"yla, sınıf çatışması kuramı yerine burjuva değerleri öne çıkartmakla suçlandılar. 1935 sonrasında baskı yöntemleri uygulanmaya başlandı, Alexander Grinberg "pornografi yayınlamak" gibi bir gerekçeyle Stalin’in işçi kamplarından birine gönderildi. Vasili Ulitin, Moskova’yı terk etmeye zorlandı, Yuri Yeremin en sevdiği fotoğraflarının küçük kopyalarını gizlice basmayı sürdürdü. Resimselcilerin yaratıcı çalışmaları engellendi. 1930’ların sonuna doğru, yapıtlarını yurtdışında sergilemelerine de izin verilmedi.

Saldırılar arttıkça "SESSİZ DİRENİŞ" daha da güçleniyordu. Tüm baskılara karşın Rus resimsel fotoğrafçılar, kendi estetiklerine sadık kalmayı başararak, ulusal ve evrensel sanatın klasikleri arasında yer aldılar.

Serginin küratörü Olga Sviblova, Resimsel fotoğrafın, belgesel çekimlere karşıt bir yaklaşım olarak görüldüğünü ve öncelikli amacının, tıpkı resim gibi, yapıta duygusal bir boyut eklemek, yaratıcılarının ifade etmek istedikleri bireysel duyarlığı ve anlamı yansıtmak olduğunu belirtiyor. Sergideki yapıtların militan Sovyet ideolojisine karşıt bir estetiğin örnekleri olduğunu vurgulayan küratör Olga Sviblova, "Yapıtları genel olarak, uluslararası Resimselliğin geleneksel izlekleriyle sınırlıydı: Manzara, çıplak, eski malikanelerin görüntüleri ve basit "tür" fotoğrafları. Parlak bir kompozisyon duygusu ve ustalıklı teknik, bu fotoğrafların uluslararası sergilerde yer almalarını sağlıyordu" görüşünü dile getiriyor.

Yaklaşık elli yıldır sergilenmeyen özgün baskıların önemli bir kısmının yok olduğunu söyleyen Sviblova, çok seçkin yapıtlara yer veren bu serginin, Rus Resimsel akımının bir özeti niteliği taşıdığını, aynı dönemde yaşamış ve birbirlerinden etkilenmiş bir dizi sanatçının yapıtlarının ilk kez bir arada sunulduğunu vurguluyor.

Olga Sviblova, 1980’lerin ortalarından bu yana, Rus Modernizmi ve özellikle de Alexander Rodchenko’nun yapıtlarının, yurtdışında gitgide artan bir popülerliğe ulaştığını aktarıyor: "Bu yapıtların Rusya’da "yeniden keşfedilmesi" ise, ancak 90’ların ortalarında gerçekleşti. Rus Resimsel fotoğrafı, şimdiye kadar yalnızca çok az sayıda fotoğraf tarihçisi ve uzmanının ilgisini çekmiştir. Bu konuda daha yapılacak çok iş var. Ama her durumda, böyle bir sergi, en azından, 20. yüzyılın başlarındaki Rus sanatının gelişiminin ve ülkenin kültürel tarihinin daha iyi anlaşılabilmesi için bir şans vermektedir."

Resimselliğin, High-Art, Photo-Secession, İzlenimcilik ve Doğalcılık gibi çeşitli kavram ve disiplinleri de içeren bir akım olarak tanımlanabileceğine değinen İstanbul Modern Fotoğraf Sergileri Küratörü Engin Özendes, Resimselci fotoğrafçıların günlük yaşamın bir parçası olan görüntülerinde, ışığın dramatik kullanımıyla ya da çoklu görüntü ile hüznü, sevinci, dramı yansıttıklarını belirtiyor.

Özendes, dünyada Resimsel fotoğrafla uğraşan sanatçıların gerçekçi fotoğrafçılar tarafından "ressam taklitçileri" olarak suçlanmasına karşın günümüze ulaşan yapıtlarının, fotoğrafın sanatsal ifadeye kavuşma sürecinin ilk ve en önemli örnekleri olduğunu ifade ediyor: "Resimsel ifadeyi ön plana çıkaran bu akımdan hareketle kimi araştırmacılar, 1890’lardan 1917’lere kadar olan zaman dilimini Resimsellik Çağı diye adlandırsalar da, aslında bu akım 1880’lerden 1930’lara kadar etkili olur. Bazı amatör ve profesyoneller ise bu üslubu 1940’lara kadar kullanırlar. Rus fotoğrafçılardan önemli bir kısmı, her ne kadar Resimsellik akımına 1920’lerden sonra sıkı sıkıya sarıldılarsa da, başarılı çalışmaları, evrensel sanatın klasikleri arasında yer almayı gerçekten hak ettiklerini kanıtlar."