Bir Yaşama Biçimi Olarak Resim

Bir Yaşama Biçimi Olarak Resim

İstanbul Modern Video Programları, Bu Ortamda Ulusal Ve Uluslararası Düzeyde Ortaya Çıkan En Önemli Yapımları Sunmayı Amaçlıyor.

Rosa Martínez’in küratörlüğünda bir Video Programı
İstanbul Modern video programları, bu ortamda ulusal ve uluslararası düzeyde ortaya çıkan en önemli yapımları sunmayı amaçlıyor. Bu alandaki çeşitlilik içinden oluşturulan seçkiler, birtakım çağdaş sanatçıların, yaşadıkları dönemin estetik, duygusal ve toplumsal sorunlarını analiz etmek ve gözler önüne sermek için yeni teknolojileri nasıl kullandıklarını ortaya koyuyor. İstanbul Modern’in 4. Video Programı, iki Türk soyut ressamın, Fahrelnissa Zeid ve Nejad Devrim’in eserlerinden oluşan monografik sergiyle eşzamanlı ilerliyor. "Bir Yaşama Biçimi Olarak Resim" başlığı altında bir araya getirilen Lida Abdul, Adrian Paci, Sarkis ve Tony Tasset’ın videoları, resim sanatı üzerine büyüleyici düfşüncelerini sunarlarken, yüceliğin mucizelerinin günlük hayatın sadeliği, zorlukları ve trajedileriyle nasıl el ele var olabildiğini de gösteriyorlar. Bu sanatçıların yapıtları, çağdaş medyanın olanaklarını kullanarak, resmin bir disiplin olarak nasıl, çerçeveli tuvalin klasik sınırlarının dışına çıkıp yeni uzamlara yol alarak varlığını sürdürebileceğini anlamak için yeni fikirler sunuyorlar.

TONY TASSET
Tony Tasset, 1960 yılında Cincinnati, Ohio’da doğdu, şu anda Chicago’da yaşıyor. "Fişek / Squib" (1996) kameranın karşıdan sabit bir biçimde görüntülediği şaşırtıcı bir performans. Bir adam beyaz bir duvarın önünde kıpırdamadan duruyor. Birkaç dakika sonra vurulup yere düşüyor ancak beyaz duvara sıçrayan kan, etkileyici bir soyut resme dönüşüyor. Sanatçının, sanat için hayatından olması ya da Ekspresyonist resimlerde şans ile lirik soyutlama arasında gerçekleşen oyun, yapıtın ortaya koyduğu pek çok anlamdan yalnızca birkaçı. "Fişek", Tasset’ın daha önceki işlerinde de üzerinde durduğu konular olan, sanat ve geleneksel hayat arasındaki ilişkilerin yanı sıra, sanat mekaniklerinin, egonun kibrinin ve sanat dünyasının gösterişçiliğinin ince bir eleştirisini de sunuyor.

LİDA ABDUL
İlk kez 2005 Venedik Bineali’ndeki Afganistan pavyonunda izleyici karşısına çıkan "Beyaz Saray / White House" (2005), Lida Abdul’ün, memleketi Afganistan’da bombalanmış iki binanın duvarlarını sabırla boyadığı bir video performansı. Beyaz boyaya batırılmış fırçanın mimari kalıntıları okşaması iyileştirme ve umut vermek için kullanılan simgesel bir eylem. Videonun sonunda, terk edilmiş bölgede ortaya çıkan bir adamın siyah kıyafeti de beyaza boyanıyor. Lida Abdul 1973 yılında Kabil’de dünyaya geldi, Sovyet istilasından sonra Afganistan’ı terk etti. Amerika Birleşik Devletleri’ne yerleşmeden önce mülteci olarak Almanya’da ve Hindistan’da yaşadı. Video ve performansları, yıkım ve iyileştirmeyle, kaybetmek ve bulmakla, bellek ve daha iyi bir dünya için gelecek beklentileriyle ilgili.

ADRIAN PACI
Adrian Paci’nin "Ressam / Pictori" (2002) adlı yapıtı, hem bir ressam olarak akademik yeteneklerinin hem de sanat anlayışının eskimiş olduğunun farkında olan bir sanatçının hayatta kalma yollarıyla ilgili dramatik ve ironik bir anlatı. Ressam, atölyesinde, hayatını kazanmak için başkalarının sanat eserlerini kopyalamak, hatta mezuniyet diplomaları ve ölüm belgeleri hazırlamak zorunda olduğunu anlatıyor. Söyleminde örtük olarak bulunan hüznün altında, çağdaş sanatın sunduğu özgürlüğün aynı zamanda kendisi gibi sanatçılar için bir ilgi kaybı ve yeni güvensizlikler anlamına gelmesi yatıyor. 1969 yılında Tiran’da (Arnavutluk) doğan Adrian Paci şu sıralar Milano’da yaşıyor. Kendi ülkesi ve Balkanlar’daki dramatik durumu anlattığı bir dizi son derece güçlü eser üreten Paci, aynı zamanda bir sanatçının yeni bağlamlara uyum sağlama ve geçmişteki kesinliklerden yeni gerçekliklere geçme gereksinimi konusunda da çalışıyor.

SARKIS
1938 yılında İstanbul’da doğan ve şu anda Paris’te yaşayan Sarkis, kapsamlı ve çok yönlü bir sanatçı. 1977’de, "Başlangıçta / au commencement" başlığı altında, yaratıcılık eylemi üzerine şaşırtıcı ve derin düşünceler içeren bir kısa film serisi yapmaya başladı. Bu serideki en son yapıt, "Munch’un Gözü (24.04.2006) / L’oeil de Munch (24.04.2006)" bu şiirsel ve düşsel karmaşıklığı daha da geliştiriyor. Kamera, sabit bir çerçeve içinde dikey bir perspektiften, duru suyla dolu beyaz bir kaptan oluşan düz bir daireyi gösteriyor. Sanatçının elinde tuttuğu ince bir resim fırçası, sağ üst köşeden belirerek, bir göz çizmek amacıyla, yavaşça, suda daireler çizmeye başlıyor. Bu yapıt, her ne kadar Edvard Munch’un otuzlarda yaptığı pek çok kem göz resmine gönderme yapsa da, kullanılan pigmentler aynı ressamın "Çığlık" tablosunda kullandığı renklerin bir birleşimini oluşturuyorlar. Burada suyun şeffaşığı, beyaz tuvalin boşluğunun metaforu iken, sanatçının hareketleri de hem dönüşümün gücünü hem de sanatın faniliğini simgeliyor.