"Hayatın Yansıması" başlıklı sergi 22 Kasım Çarşamba günü İstanbul Modern Sanat Müzesi Fotoğraf Galerisi’nde açılıyor.
Fortis’in Katkılarıyla
Tüm zamanların en önemli fotoğrafçılarından André Kertész’in yaşamı boyunca çektiği fotoğraflardan seçkin örneklerin yer aldığı "Hayatın Yansıması" başlıklı sergi İstanbul Modern Fotoğraf Galerisi’nde 22 Kasım’da açılıyor. Fortis’in katkılarıyla gerçekleşen ve Türkiye’de ilk kez sanatçının kariyerinin farklı dönemlerindeki çalışmalarının sergileneceği bu retrospektif sergi, 4 Şubat 2007’ye dek sürecek.
20. yüzyılın en etkili ve en verimli fotoğrafçılarından biri olarak kabul edilen André Kertész’in "Hayatın Yansıması" adlı sergisi, Macaristan (1894-1925), Fransa (1925-1936) ve ABD (1936-1962) olmak üzere üç bölümden oluşuyor. Sergide, 161 adet siyah-beyaz jelatin-gümüş ve 26 renkli baskı olmak üzere 187 fotoğraf yer alıyor.
Küratörlüğünü Engin Özendes’in üstlendiği sergi, Plastik Sanatlar Delegasyonu ile Fransa Kültür ve İletişim Bakanlığı Mimarlık ve Kültürel Miras İdaresi’nin katkılarıyla Jeu de Paume tarafından düzenlendi.
Aralarında Henri-Cartier Bresson’un da bulunduğu çok sayıda fotoğraf sanatçısının ustası olan André Kertész, fotoğraf tarihinin başlıca figürlerinden biridir. Bununla birlikte yapıtları çözümlenmeye gelmez, tüm yorumları yarı yolda bırakır. Fotoğraflarında gördüğümüz bakışından daha berrak bir bakış, yansıttığı duygulardan daha kesin bir duygu yoktur. Kendi kendisini yetiştirmiştir ve "Hissettiğimi yaparım" diye ifade edebileceğimiz inancına sadık kalmıştır. Sürrealizm, konstrüktivizm ya da hümanizm gibi farklı akımlarla flört etmiş olsa da bu akımlardan daima bir kaç adım önde olmuştur ve fotoğrafta izlediği yol sadece bir estetik, sosyal ya da ahlaki tasarıya indirgenemez. Kertész kendi bakış açısına son derece bağlıdır ve onu bir müşteriyi memnun etmek ya da bir modaya uymak için asla inkâr etmez. Öne çıkmamakla birlikte gayet bilinçli olan görüşü kesin bir biçimde doğaldır.
1894’te Budapeşte’de doğan Andor (Macarca André) sekiz yaşındayken babasını kaybeder. Dayısı Lipot Hoffman onun ve Jeno ile Imre adlı diğer iki erkek kardeşin eğitimini üstlenir. Budapeşte Ticaret Akademisi’nden mezun olan Kertész, Budapeşte Borsası’nda çalışmaya başlar. Bilinen ilk fotoğrafı 1912 tarihlidir. Uyuyan Genç Adam sanatının temelini oluşturacak olan iki özelliğin habercisidir: Açık seçik bir üslup ve heyecanın önceliği.
Avusturya-Macaristan ordusuna alınınca, askerlerin günlük yaşantılarını resimler: siperlerde uzun bekleyişler, bitmez tükenmez yürüyüşler. İster taşra manzaralarının ister dostlarının fotoğrafını çeksin, Kertész asla taşıdığı heyecan yükünü ortadan kaldırmaz. İnek ve Asker (1917) ve İkarus’a Benzeyen Kardeşim (1919) adlı fotoğraflarında Leicalı görüşün habercisi olan ve hayalgücünü ortaya koyan yepyeni kadrajlar kullanır. Kertész fotoğrafçı olmak ister. Umut ve kararlılıkla yüklü olarak göç ettiği Fransa’da arzusunu gerçekleştirir.
Kertész 1925’te Paris’e gelir ve Montparnasse mahallesine yerleşir. Edebiyat ve sanat çevreleriyle (Mondrian, Chagall, Zadkine, Foujita, Colette, vb.) görüşür ve Macar arkadaşlarının, sanatçı atölyelerinin ve sokakta olan bitenlerin fotoğrafını çekmeye başlar. Park ve bahçelerde aylaklık eder, Seine nehri kıyılarında salınır ve dostlarıyla ya da Macar arkadaşlarıyla Dôme kahvesinde buluşur. Yeteneği kısa zamanda kabul görür ve 1927’de Au Sacre du Printemps adlı galeride sergi açar. 1933’te ünlü "Distortions" (Bozulmuş) serisini gerçekleştirir, bu seride iki Rus modelinin çıplak bedenleri, deforme eden bir aynaya yansımaktadır. Baygın, kaymış, kasılmış bu anamorfozlar, Picasso, Arp ve Moore’un eserleriyle diyalog içindedir adeta. Pierre Mac Orlan’ın metniyle André Kertész’in Gözüyle Paris adında bir kitap yayımlanır 1934’te. Burlesk Dansöz (1926), Mondrian’ın Evinde (1926) ve Paul Arma’nın Elleri (1928) gibi başyapıtlarını Kertész Paris’te gerçekleştirir.
Fransa’da olduğu gibi Almanya’da da basın ona röportajlar ve fotoğraflar ısmarlar. Sanat ve Tıp adlı öncü dergi Germaine Krull, Man Ray, Emmanuel Sougez, François Kollar ya da Brassaï’ın fotoğraflarının yanında onunkileri de yayınlar. Kertész 1926’da Brassaï ile tanışır ve onu fotoğrafa yönlendirir. 1928’den itibaren Leica kullanır, 1935’e dek Vu adlı derginin başlıca fotoğrafçılarından biridir.
1936’da, Kertész 1933 yılında evlendiği karısı Elisabeth ile New York’a gider, Keystone Ajansı’yla kontrat imzalamıştır. O dönemin en büyük ajansıyla işbirliği bir yıldan az sürer. House & Garden, Harper’s Bazaar, Vogue ya da Coronet gibi dergiler ondan iş isterler. PM Gallery (1937) ve Art Institute of Chicago’daki (1946) sergileri ve A. Brodovitch tarafından tasarlanan Day of Paris (1945) kitabının yayımlanması Kertész’i ABD’de öncü fotoğrafın başlıca temsilcilerinden biri olarak kabul ettirmeye yetmez. 1944’te Amerikan vatandaşı olur ve 1949’da Conde Nast yayınlarıyla bir kontrat imzalar, onlar için özellikle iç mimari fotoğrafları çeker. İşveren tarafından anlaşılmadığını ve iyi kullanılmadığını hissedince, 1962’de profesyonel kariyerine son vermeye karar verir.
1963’te Kertész, 1936 yılında Paris’te bırakmış olduğu Macaristan ve Fransa dönemlerinin negatiflerini bulur. Paris’te Bibliothèque Nationale’den sonra New York Museum of Modern Art bu fotoğrafları sergiler (1964). Kendisine dünyanın değişik yerlerinde ödüller verilir, Tokyo, Stockholm, Budapeşte, Londra, Paris, Helsinki gibi daha birçok yerde sergileri açılır. 1975’te Arles Uluslararası Fotoğraf Karşılaşmaları’nın onur konuğu olur.
Kertész bundan böyle sokaklarda dolaşmayı bırakır. Fotoğraflarının büyük bir kısmını penceresinden çeker. Damların dağınıklığı, Washington Square’in tepeden görünüşü, onu büyüler. Bakışı biçimsel ustalığını daha da arttırır. 50’li yılların ortalarından itibaren renkli fotoğrafa bayılır. Sade bir biçimde yaklaşır renkli fotoğrafa ve her türlü renk oyununu reddeder. Hakkında art arda kitaplar yayımlanır, önemli monografiler basılır: Macaristan Anıları (1982), sonra Paris ve New York (1985) ve André Kertész, Benim Fransam (1990). 1984’te eserlerini korumak isteyen Kertész tüm negatiflerini ve kişisel belgelerini Fransa Kültür Bakanlığı’na bağışlar. 28 Eylül 1985’te New York’taki evinde hayata gözlerini kapar.
Kertész’in yapıtı, iki yönden hayatına bağlıdır, çünkü yapıtı, gördüğü ve hissettiğidir. Adeta biri diğerinin yansımasıdır zira fotoğrafçının görsel dünyaya bağlılığı o denli güçlüdür ki her çektiği fotoğraf algısını, heyecanını taşır. Öylesine içten, sadık ve derindir ki her bir fotoğraf onu çeken sanatçının elle tutulur varlığının mükemmel bir yansıması gibidir. Ve bu yansıma öylesine mükemmeldir ki gerçek ile yapıntı birbirine karışır. Klişesinde bir bütün olarak var olan fotografik insan, bir çekim ( bir alıntı, bir parça) olduğu kadar kendisinin de bir yansımasıdır.